Panik Bozukluğun Aile Terapi Yöntemleriyle Beraber Ele Alınması
Brown ve arkadaşlarına göre kaygı; insanın ani tepki vermesi, kaçması, korunması, saklanması gibi herhangi bir koşulda kendini güvence altına alma ihtiyacı duyduğunda ortaya çıkan semptomlar bütünüdür. Bu durum aslında normal heyecan döngüsüdür. Başlangıçta stabil seyreden duygu durumuna içerden veya dışardan bir müdahalenin gelmesiyle heyecan döngüsü tetiklenir . Örneğin tanımlanamayan bir merkezden aniden gelen çok yüksek bir sese karşın kişinin aniden nabzının artması, göz bebeklerinin büyümesi, nefes alış verişinin artması ve terleme tamamen normaldir. Bunun sebebi insan vücudunun hayatta kalma içgüdüsüyle kaynağını bilmediği bir yerden gelen sese tepki olarak kendini güvence altına almak için fiziksel olarak hazırlamasıdır. Ortada kaynağı belirsiz bir tehlike olabilir ve insan hayatta kalmak için bu tehlikeden kaçmalıdır. Kişinin tehlikeden kaçabilmesi ani hareket edebilmesiyle mümkündür. Ani hareketi destekleyebilmek için tüm vücut kaslarının kana ihtiyacı vardır. Adrenalinle salgılanması bunu mümkün kılar. Gözbebekleri normalden fazla açılır, çünkü ani hareketler esnasında koordinasyonu sağlayabilmek için daha fazla ışığa ve netliğe ihtiyaç vardır. Solunum artar ki vücudun gereğinden fazla ihtiyaç duyacağı oksijen karşılanır. Bütün bu olaylar olurken vücut ısınacağı için soğuması gerekecek ve önceden terleme ile vücut ısı dengesini korunacaktır. Ancak, tehlike geçtikten sonra veya gelen sesin kaynağı çözümlendikten ve herhangi bir tehlike olmadığı anlaşıldıktan sonra kaygı durumun etkisini hızlıca kaybetmesi ve duygu durumunun eski haline gelmesi beklenir. Kısacası bu kaygı döngüsü kişiyi hayatta kalmaya ya da sorunla baş etmeye yarayan tamamen norma bir döngüdür. Bu problem haline dönüşmesi ise çalışmaması gerektiği yerde çalışması durumlarında ortaya çıkmaktadır. Yani ortada gerçek bir tehdit varken söz konusu belirtilerin ortaya çıkması sorunu çözmeyi sağlarken ortada herhangi bir tehdit yokken kaygı döngüsünün başlaması tam tersine problem yaratmaktadır. Bir kaygı bozukluğu türü olan panik bozukluk fizyolojik olarak kaygı durumunun kısır döngüye girmesi olarak tanımlanabilir. Bu durumdaki kişi normal kaygı belirtilerini yaşamaması gerektiği yerlerde yaşar veya var olan bir kaygı durumunu sonlandıramaz. Örneğin; kişinin tehlikenin var olmadığını fark etmesine rağmen vücudunun adrenalin salgılamaya devam etmesi ve normal heyecan belirtilerini tekrar tekrar yaşaması panik bozukluğa ait bir döngüdür. Bu döngüyü yaşayan bireyler çarpıntı, terleme, titreme ya da sarsılma, soluğun daraldığı ya da boğuluyor gibi olma duyumu, soluğun tıkandığı duyumu, göğüs ağrısı ya da göğüste sıkışma, bulantı ya da karın ağrısı, baş dönmesi, ayakta duramama, sersemlik ya da bayılacak gibi olma duyumu, titreme, üşüme, ürperme ya da ateş basması duyumu, uyuşmalar (duyumsuzluk ya da karıncalanma duyumları, gerçekdışılık (‘derealizasyon’, gerçekdışı olma duyumu) ya da kendine yabancılaşma (‘depersonalizasyon’, kendinden kopma duyumu), denetimi yitirme ya da çıldırma korkusu, ölüm korkusu bildirirler.
Panik bozukluğun terapi sürecinde aile bireylerinin katkısı önemsenir. Problem bireyseldir ancak tedavisi aile bireylerinin desteğiyle ilerler. Sungur’a göre ailedeki her birey terapi sürecinin bir parçasıdır. Ailedeki bir sorun ailedeki bir tek kişinin problemi değildir. Hatta aile bireylerinin davranışları sorunu yaratmış olabilir ve bu nedenle de sorunlar ailenin bütünlüğü içinde değerlendirilmelidir. Sorunun üstesinden gelebilmek için, ‘aile sisteminin’ tüm üyelerinde değişim hedeflenir.
Panik atak yaşayan bireylerin tedavilerinde aile terapi yaklaşımı Bilişsel- Davranışçı Terapi tekniklerini kullanır (Barlow, Allen, & Choate, 2004). Bilişsel-Davranışçı Terapi, panik bozukluğun tedavisinde etkinliği en iyi araştırılmış yöntem olup, sıklıkla tercih edilir. Panik bozuklukta beden duyumlarının yanlış
yorumlanması söz konusu olduğu için terapide yorum hatalarının (Örneğin “Kalp krizi geçiriyorum.”) düzeltilmesi gerekir. Bu düşünce hatalarını ele almak için kullanılacak en iyi yöntem Bilişsel- Davranışçı Terapidir.
Çelik İstifçioğlu T. Kaygı Bozukluğunun Bir Terapi Türü Olan Panik Bozukluğunun Aile Terapisi Yöntemleriyle Beraber İncelenmesi.
Barlow, D. H. (2002).Anxiety and its disorders: the nature and treatment of anxiety and panic, 2nd ed. New York, NY:Guilford Press.
Barlow, D. H., Allen, L. B., & Choate, M. L. (2004). Toward a unified treatment for emotional disorders.Behavior Therapy,35, 205–230.
Barlow, D. H., Gorman, J. M., Shear, M. K., & Woods, S. W. (2000). Cognitive-behavioral therapy, imipramine, or theircombination for panic disorder: A randomized controlled trial. Journal of the American Medical Association, 283,2529–2536.
Başaran, S. K., &Sütçü, S. T. (2016).Panikbozukluğuntedavisindebilişseldavranışçıgrupterapisininetkililiği:
Sistematikbirgözdengeçirme. PsikeatrideGüncelYaklaşımlar, 8(1), 79-94.
Brown, L.A., LeBeau, R., Liao, B., Niles, A. N., Glenn, D., &Craske, M. G. (2016).
Yorum Yapın