Öfke Yönetimi

Bireyler duygularını ve düşüncelerini ifade edemediklerinde veya ettiklerinde  anlaşıldıklarına dair geri bildirim alamadıklarında engellenmiş hissederler. Bu engellenme de onların öfke duygusunun ortaya çıkmasına yol açar. Bu duygunun sağlıklı bir şekilde ortaya konması, bireyin duygularını tanıması ve bunları ifade etmesi açısından uzun vade de ruh sağlığı açısından önem taşımaktadır.

Genelde toplum tarafından olumsuz duyguların ifade edilmesine sıcak bakılmaz. Özellikle henüz duygusal ve sosyal gelişimlerini tamamlayamamış olan ergenlerde ortaya çıkan tepkiler hoş karşılanmaz çünkü tepkilerinin abartılı ve öfkesinin yersiz olduğu düşünülür. Bu durumlar genellikle ebeveynlerin çocukların günümüzde davranışlarının ne kadar saygısız olduğu konusunu içeren konuşmalarla; tepkinin aile içinde herkesin birbirini suçlamasına döndüğü tartışmayla; konuşmanın kontrolden çıkarak fiziksel şiddete dönüşmesiyle yada çocuğunuzun kapıyı çarparak odasına giderek size küsmesi ile sonuçlanır. Doğal olarak bu tepkiler çocuklara ve sizlerin çocuklar ile kurduğunuz iletişime göre farklılık gösterir ancak önemli olan nokta çocuklarımızın olduğu kadar bizlerin de öfke duygusu ile yapıcı bir şekilde nasıl başa çıkacağımızı bilememizdir.

Öfkenin nedenlerine bakıldığında engellenmenin yanı sıra, haksızlığa uğrama, incinme, hayal kırıklığı gibi faktörlerin de yer aldığını görürüz. Bu nedenlerin sayısını arttırmamız mümkündür. Öfkenin nereden kaynaklandığını ve yapıcı olarak çözemediğiniz durumlarla karşılaştığınızda ne yapılması gerekir?

Bu tip durumlarda yapılması gerekenleri iki başlık altında ele almak yararlı olacaktır. Bunlardan ilki kısa sürede nelerin yapılabileceği ile ilgili olanlardır. Örneğin kızınız kendisine izin verilen saatten daha geç saatte haber vermeden geldi. Yaptığınız konuşma kontrolden çıktı ve kendinizi kızınız ile birbirinize bağırırken buldunuz. İlk olarak ses tonunuzu düşürerek, sakinleşmeye çalışın. Bu şekilde birbirinizi duyma ve anlama ihtimaliniz artacaktır. Kızınıza haber vermeden geç geldiği için yaşadığınız merakı ve yaşadığınız panik duygusunu ben dilini kullanarak, aktarmaya çalışın. Sizin söylediklerinize olumsuz yanıtlar verse ve tepki gösterse bile, bu olayı düşündüğünüzde sizin gerçekten ne demek istediğinizi daha iyi anlayacaktır. Konuşma sırasında daha önce yaşanan olayları gündeme getirmeyin, konu sadece bu akşam yaşanan geç kalma olayı ile ilgili olsun. Daha sonra bu konuyla ilgili kızınız ve siz duygularınız ve neden öfkelendiğinizi yine ben dili kullanarak anlatmaya çalışın.

İkinci olarak uzun vadede nelerin yapılabileceğine bakıldığında şu noktalara değinebiliriz. Öfke duygusunu küçük yaşlardan itibaren ifade edebilmesine imkan verin. Sizler kendi duygularınızı açık olarak çocuğunuzun yaşı kaç olursa olsun paylaşın, çocuklarınızın sizleri model aldığını unutmayın. Sizlerin öfkenizi yapıcı bir şekilde aktardığınızı gördüğünde o da bunu kendi hayatında uygulamaya çalışacaktır. Öfke nöbetleri yaşanıyorsa mutlaka dikkatli bir şekilde takip edilmeli ancak bu tip durumların yaşanmaması adına da istenilenlerin hepsi karşılanmamalıdır.

Burada belirtilen önerilerin denenmesinin hepsinin bir anda etkisini göstermesini beklemek gerçekçi değildir. Çocuğunuzun öfkesini ifade etmesi ile ilgili olarak denemiş olduğunuz yöntemlerin işe yaramadığını düşünüyor ve sorunun şiddetinin arttığını düşünüyorsanız, mutlaka bir uzmandan yardım isteyiniz.

Ergenlerde Özerklik

Özerklik bütün yaşam döngüsü boyunca  yeniden ve yeniden su yüzüne çıkan psikososyal bir konudur. Bağımsız davranışın gelişimi çocuklukta başlamaktadır. Yeni yürüyen çocukların kendi başlarına çevrelerini keşfetmeye başladıklarında ilk özerklik duygusunu oluşturmaya başladıkları gözlemlenmiştir. Üç yaşında bir çocukla biraz zaman geçirildiğinde en gözde ifadelerinden birinin “Hayır” olduğunu gözleriz.  “Hayır” demekte ısrar eden çocukla nerede olduğunu sır gibi saklamakta ısrar eden ergenin her ikisi de gelişen bağımsızlık ve özerklik duygularını göstermektedir.

Her ne kadar çocukluk ve ergenlik özerklik gelişiminde önemli dönemler olsalar da, özerklik sorununun bir anda çözümlendiğini ve bunun üzerine ergenlikten genç erişkinliğe ulaşıldığını düşünmek bir hatadır. Bağımsız olarak işlevde bulunma becerisi, bu beceriyle ilgili yeni bir özgüven düzeyi gerektiren durumlarla karşılaşıldığında ortaya çıkar.  Örneğin yıllar boyunca eşinin desteği, rehberliği ya da bakımına güvenmiş olan biri bir boşanmanın ardından daha özerk ve bağımsız işlev görmenin yollarını bulmak zorundadır.

Özerklik yaşam boyu önemli bir psikolojik konu olsa da fiziksel, bilişsel ve toplumsal değişimleri nedeniyle ergenlikte özellikle belirginleşmektedir. Ergenler toplumsal roller ve etkinliklerin gerektirdiği sorumluluklar ve yeni durumlarla karşılaştıkça –araba kullanma, çalışma, oy kullanma, evlenme vb.- özgüven, bağımsız karar verme ve kendi kendini yönetebilme becerilerinin gelişimi önemli hale gelmektedir. 

Özerklik duygusal, davranışsal ve değer özerkliği şeklinde sınıflandırılmaktadır. Duygusal özerklik başkalarıyla, özellikle anne babayla ilişkide duygusal bağımsızlığı, davranışsal özerklik bağımsız karar verme becerilerinin gelişimini, değer özerkliği ise bağımsız inaç gelişimini içermektedir. Destek ve rehberlik için başkalarına aşırı dayanmak yerine kendine güven duygusal özerkliğe; baskıya direnerek kendi kararlarını verme ve izleme davranışsal özerkliğe işaret etmektedir.

Duygusal özerkliğin gelişimine yönelik ilk ve en fazla dikkat çeken boyut ergenin anne babasını idealleştirmekten vazgeçmesidir (“Annem ve babam tamamiyle doğru değiller,  bazen hatalar yaparlar”). Duygusal özerklikten kastedilen anne ve babanın tamamıyla reddi değil, bireyselleşme artarken yakınlığın devam edebilmesidir. Davranışsal özerkliğin gelişimine yönelik ilk dikkat çeken ise anne babaya ve otoriteye yönelik isyandır. Davranışsal özerklikten kastedilen ergenin başkalarının etkilerinden tamamen bağımsız olması değil,  gerekli olduğunda saygı duyduğu kişilerin düşünce ve önerilerine dönebilmesi ve kendisinin kararları ile ötekilerin önerilerine dayanarak alternatif eylem rotaları çizebilmesidir.

Özellikle özerklik, sorumluluk ve benlik saygısı yetkeci (aşırı sert), hoşgörülü (aşırı yumuşak) ya da ilgisi (ihmale varacak düzeyde ilgisiz) anne babalar değil, yetkili (arkadaşça, eşit ve tutarlı) anne babalar tarafından geliştirilmektedir. Sağlıklı bireyselleşme uzak ilişkilerin olduğu değil, ergenin bireyselliğini öne sürmesine ve geliştirmesine destek veren yetkili  ailelerde mümkün olabilmektedir.

Ergenlik, Laurence Steinberg, İmge Kitabevi Yayınları, 2007.

Çocuk Ve Ergenlerde Performans Kaygısı

Sağlık bakanlığı tarafından 2-18 yaş arasında yaklaşık 6000 çocuk üzerinde yapılan Türkiye Ruh Sağlığı Profili  çalışmasının (Erol, 1998) sonucuna göre çocuk ve ergenlerde sorun davranış sıklığı %16.5, klinik düzeyde sorun davranış sıklığı %10.9’dur.   Klinisyenlerin gözlemleri ise çocuk ve ergenlerde en sık gözlenen sorunun anksiyete (kaygı) olduğu yönündedir (Öner, P.).    

  • Çocuk ve ergenlerde kaygı okul performansında ve kişilerarası işlevsellikte bozulmalara neden olabilmektedir.
  • Bu olumsuz etkiler erişkin yaşamda da gözlenen sorunlarla ilişkili bulunmaktadır (Pine ve ark. 1998).

 Yapılan araştırmalar anksiyete ile birlikte depresyon,  intihar ve kaygıyı bastırma amacıyla alkol ve madde kötüye kullanımı gibi olumsuz sonuçların sık görüldüğü bildirilmektedir.

Kaygının İşlevi:

  • Kaygının yaşamdaki zorlukları aşmada olumlu etkisi olduğu kabul edilir.
  • Gerekenden fazla ya da işlevsel olmadığında performansı olumsuz yönde etkiler.

Performans Kaygısı Nedir?

  • Sosyal ya da performans sergilenmesi gereken durum ve ortamlarda (sınav, sahne vb.) başarısız olunacağı, diğer insanlar tarafından olumsuz değerlendirileceği yönünde beklentiden kaynaklı belirgin ve tutarlı kaygıdır.
  • Kaygı duyulan ortamlardan ve durumlardan kaçınma ya da yoğun bir sıkıntıyla duruma katlanmayla sonuçlanır

Hangi Durumlarda Performans Kaygısı?

  • Sınav
  • Tanıştırılma
  • Bir işi yaparken izlenme
  • Şaka yapılması
  • Başkalarının önünde yazı yazma
  • Başkalarıyla yemek yeme
  • Topluluk önünde konuşma
  • Alış-veriş yapma
  • Telefonla sipariş verme

Çocukların karşılaştıkları çevresel ve içsel uyaranları sürekli olarak tehdit edici olarak algılamaları ve bu durumun düşüncelerine egemen olması korku ve kaygı ile sonuçlanmaktadır . Kaygısı olan çocukların olumsuz bir bilgi üzerine daha detaylı düşündükleri, bir başka deyişle diğer çocuklara kıyasla bir durumu pek çok bakımdan olumsuz olarak değerlendirmeye eğilimli oldukları bildirilmektedir. Kısaca söylemek gerekirse kaygılı çocuklar;

  • Daha fazla olumsuz düşünce taşırlar
  •  Durumu olduğundan daha fazla tehlikeli olarak algılar
  •  Tehlikeyle başa çıkmada kendi yeterliliklerini ise yetersiz bulurlar
  • Aşırı eleştireldirler
  • Başkalarının değerlendirmelerine aşırı önem verirler
  • Kendilerine yüksek standartlar koyarlar, mükemmelliyetçidirler

Kaygılı ifadelere örnekler:

“Okuldan atılacağım”

“Okulu zamanında biteremeyeceğim”

“Ailemi hayal kırıklığına uğratacağım”

“Şimdi benimle alay edecekler”

“Ailemin yüzüne nasıl bakacağım”

Yüksek standartlara örnekler:

“Konuşmam mükemmel derecede akıcı olmalı”

“Her zaman zeki ve hazırcevap görünmeliyim”

“Tüm soruları yanıtlamalıyım”

“Konuşurken hiç durmamalıyım”

“İnsanlar beni her zaman rahat ve endişesiz görmeliler”

“İyi bir… hata yapmamalı”

 

Kaygının bilişsel, davranışsal ve fiziksel alandaki etkileri sıklıkla şu şekillerde gözlenir:

Bilişsel

  • Konsantrasyon problemleri
  • Hafıza problemleri
  • Dikkat problemleri
  • Aşırı Hasaslık
  • Problem Çözmede Güçlük
  • Endişe

Davranışsal

  • Motor Huzursuzluk
  • Yerinde Duramama
  • Görevden Kaçınma
  • Hızlı Konuşma
  • Tutarsız Davranışlar
  • Öfke
  • Geri çekilme
  • Mükemmelliyetçilik
  • Görevi tamamlamakta güçlük
  • Kolay görevler üstlenmek

Fiziksel

  • Tikler
  • Kalp atışında artış
  • Kızarma
  • Terleme
  • Baş ağrısı
  • Kaslarda gerginlik
  • Uyku Problemleri
  • Mide Bulantısı
  • Kusma
  • Enuresis 

Huberty, T. J. (in press). Performance and Test Anxiety. In L. Paige & A. Canter (Eds.): Helping Children at Home and at School III. Bethesda, MD: National Association of SchoolPsychologists.

  1. Öner, H. Türkçapar, Ö.Ş. Üneri. Çocuk ve Ergenlerde Bilişsel Davranışçı Terapi: Anksiyete Bozuklukları. Kriz Dergisi 16 (1): 11-18.

 

 

Yorum Yapın

Gönder
Merhaba
Size nasıl yardımcı olabilirim.